Hazreti mevlana şöyle demektedir;”Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa yazık.her an her nefeste yenilenmeli.Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden ölmeli.”
Çoğumuz daha yolun başında bir sıkıntı ile karşılaşınca hemen pes eder,devam etme cesaretini bulamaz ve eski halimize kader deyip,ilerlemekten vazgeçeriz.Acı çekmeye devam eder,kurtuluşu aramaktan vazgeçeriz.nedenlerini araştrımadan neden bu durumdayım nerde hata yaptım demekten korkarız.Oysa yola devam etmeyi deneseydik hatalarımzı bulup farkında olarak yeniden yaşamaya devam etmek isteseydik her şey bambaşka olacaktı.
Yine size Sayın Arzu Bıyıklıoğlu’nun bu konuyla ilğili güzel ve gerçekten sizi yeniden hayata bağlıyacak sizi cesaretlendirecek bir yazısını aktarıyorum”
Kartallar kuşlar arasında en uzun yaşayanlardandır. 70 yaşına kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak isteyen kartalın 40 yaşlarında çok ciddi ve zor bir karar vermesi gerekir. Çünkü bu yaşlarda kartalın gagası uzunlaşıp göğsüne doğru kıvrılır, pençeleri sertleşir, kanatları ağırlaşır ve tüyleri kartlaşır. Avlanması, uçması sorun olmaya başlar, çünkü güçten düşer. Dolayısıyla kartal ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve sancılı sürecini göğüsleyecektir.
Değişip, yeniden doğuşu seçen kartal dağın tepesinde kayalıklarda bir yuvaya çekilir. Gagasını sert kayaya vura vura söker ve bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıkınca , yeni gagasıyla pençelerini söker. Yeni pençeleri çıkınca da onlarla kartlaşmış tüylerini yolar. Bu değişim süreci aşağı yukarı beş ay sürer. Ama kartal sonunda kendisine en az 20 yıl daha bağışlayan yeniden doğuşunu gerçekleştirir ve zafer uçuşuna hazır olur.
Kartalların hayata yeniden doğmak için verdikleri mücadele ne kadar da biz insanlarınkine benziyor değil mi ? Biz de yeni bir hayata kanat açmak istediğimizde, aynı kartallarınki gibi sancılı bir değişim sürecinde buluruz kendimizi.
Kimimiz daha yolun başında, kendinde yeterli sabrı ve cesareti bulamadığı için geri döner. Yola aynı, eski alet çantasıyla devam etmeye karar verir. Acılarından, işe yaramayan inançlarından, kötü alışkanlıklarından vazgeçemez. Kaderini kabul edip, olacakların başına gelmesini bekler. Ve bir gün çaresiz son çırpınışlarıyla mutsuz ve hayallerini gerçekleştirememiş bir şekilde ayrılır bu dünyadan.
Oysa yüreğinde cesareti toplayıp, daha yükseklere, yeni bir hayata kanat açmak isteyenler, acılı da olsa, zor da olasa değişim için kartal gibi kararlılıkla çekilir kendi içdünyasına. Kartalın artık işine yaramayan gagasını, pençesini, tüylerini söktüğü gibi sabırla söküp atar işe yaramayan inançlarını, eski alışkanlıklarını ve acılarını. Yenilerine yer açar, olması gerektiği gibi, ihtiyacı olduğu gibi donatır kendisini. Sancılı ve uzun olsa da dayanır bu değişim sürecine. Bilir çünkü zafer yakında gerçekleşecek, yeniden doğuş başlayacaktır. Ve bir gün beklenen an gelir, değişim gerçekleşir. Artık zafer uçuşuna hazırdır, yenilenmiş bir şekilde, daha güçlü, daha keyifli kanat açar yeni bir hayata.
Değişim hepimiz için kaçınılmazdır. İyi veya kötü, zaten bir şekilde değişiyoruz. Zaman, olaylar, kişiler biz farkında olmasakta bizi bir şekilde değişime itiyor. Madem değişebiliyoruz, neden bunu kendi kararımızla, istediğimiz şekilde yapmayalım ki? Neden farkına vardıkça alet çantamızdan işe yaramayanı çıkarıp yerine yenisini koymayalım ki?
Tek yapmamız gereken, kartallar kadar yürekli olmak, yeni bir hayatı ölmeden istemek, sabırlı olup, emek vermek.
800 Yıl önce Mevlananın bize yaptığı çağrı gibi ” Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa yazık. Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden ölmeli.”
—————
Yeni Bir Sayfada Sana Bakmak
her şey yapılabilir
bir beyaz kağıtla uçak örneğin uçurtma mesela altına konulabilir bir ayağı ötekinden kısa olduğu için sallanan bir masanın veya şiir yazılabilir süresi ötekilerden kısa bir ömür üzerine. bir beyaz kağıda her şey yazılabilir senin dışında güzelliğine benzetme bulmak zor sen iyisi mi sana benzemeye çalışan her şeyden bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor belki tabiattadır çaresi senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin ve benim bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim anlarım bitkiden filan ama anlatamam toprağın güneşle konuşmasını sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla sen bana ışık ver yeter bende filiz çok köklerim içimde gizlidir gelen giden açan soran bere budak yok bir şiir istersin “içinde benzetmeler olan” kusura bakma sevgilim heybemde sana benzeyecek kadar güzel bir şey yok uzun bir yoldan gelen tedariksiz katıksız bir yolcuyum yaralı yarasız sevdalardan geçtim koynumda bir beyaz kağıt boşluğu her şeyi anlattım olan olmayan acıtan sancıtan bilsem ki sana varmak içindi bütün mola sancıları bütün stabilize arkadaşlıklar daha hızlı koşardım severadım gelirdim gözlerinin mercan maviliğine sana bakmak suya bakmaktır sana bakmak bir mucizeyi anlamaktır sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır aşk sorgusunda şahanem yalnız kelepçeler sanıktır ne yazsam olmuyor çünkü bilenler hatırlar hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar bahçıvanlar değil tüccarlardır sen öyle göz sen öyle toprak ve güneş ortaklığı sen teninde cennet kayganlığı iken sana şiir yazmak ahmaklıktır bir tek söz kalır dişlerimin arasından ben sana gülüm derim gülün ömrü uzamaya başlar verdiğim bütün sözler sende kalsın isterim ben sana gülüm derim gül sana benzediği için ölümsüz yazdığım bütün şiirler sana başlayan bir kitap için önsöz sana bakmak bir beyaz kağıda bakmaktır her şey olmaya hazır sana bakmak suya bakmaktır gördüğün suretten utanmak sana bakmak bütün rastlantıları reddedip bir mucizeyi anlamaktır sana bakmak Allah’a inanmaktır |
Yılmaz Erdoğan |